Devletin olumsuz görüşü halktan gizlenmiş: 5830 ‘zeytin’ tehlikede

İZMİR – Karaburun Yarımadası’nda halihazırda 140 RES tribünü bulunuyor. Bu tribünler Karaburun Yarımadası’nın yüz ölçümünün yüzde 89’unu kapsıyor. Daha önce RES’lerle gündeme gelen Karaburun Yaylaköy’de de bu kez de köyün 15 katı büyüklüğünde Güneş Enerji Santrali (GES) yapılmak isteniyor.

GES projesi aynı zamanda, hayvancılıkla geçimini sağlayan Yaylaköylülerin uzun yıllardan beri kullandıkları mera alanları ve zeytin ağaçlandırma alanları üzerinde yer alıyor. Projeye karşı dava açan zeytin yetiştiricisi Mustafa Şenbahar’ın avukatı Cem Altıparmak’la dava sürecini ve Yaylaköy’de RES VE GES projelerine karşı bölge halkı ile birlikte verdikleri hukuk mücadelesini konuştuk.

Avukat Cem Altıparmak

‘MÜHENDİSLER GERÇEK DIŞI BİR RAPOR HAZIRLADILAR’

Doğası ve zeytinlikleri ile bilinen Yaylaköy’de ormanın ve yeşilliklerin arasında insanı dehşete düşüren Güneş Enerjisi Santralinin kurulması nasıl mümkün olabiliyor? GES İçin tespit edilen arazinin öncelikle marjinal tarım arazisi olması gerekmiyor mu?

Evet haklısınız. Öyle bir yer düşünün ki üzerinde 5830 tane zeytin ağacı olsun. Sahanın ekonomik anlamda zeytin yetiştiriciliğine uygun olduğu ve zeytin ağaçlandırmasını başarıyla gerçekleştirildiğine dair 2007’den bu yana onlarca resmi kurum raporu olsun. Zeytinlik sahibi çiftçi, 2007 yılından bu yana Çiftçi Kayıt Sistemi destekleme ödemelerinden yararlansın. Sonra ortaya bir Güneş Enerji Santrali projesi çıksın ve proje sahibi desin ki “ben GES’imi bu zeytinliğin üstüne kuracağım”. Bu talebe kamu idareleri olarak ne cevap vermesini beklersiniz? Kendini hukuk devletinin kuralları ile bağlı sayan bir idareden, Zeytincilik Kanunu gereği “zeytinlikler daraltılamaz” demesini beklersiniz. Toprak Koruma Kanunu gereği “Dikili tarım arazilerinde GES kurulum izni verilemez. Kuru marjinal tarım arazisi sınıfı dışındaki arazilerdeki GES kurulum talepleri hiçbir şekilde toprak koruma kurulu gündemine alınmayacaktır” demesini beklersiniz. Neticede hukuk devletine bağlı bir İdarenin bu talebi reddetmesi gerekir.

Peki süreç nasıl ilerledi?

İzmir İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’nden bazı mühendisler GES firmasının talebi üzerine zeytinliğe geldiler. “Burada tarımsal faaliyet yoktur. Arazi kuru marjinal tarım arazidir, bu araziye GES kurulabilir” dediler. Mühendislerin hazırladıkları bu gerçek dışı rapor şube müdürü, İl müdür yardımcısı ve il müdürünün onayıyla resmiyet kazandı. Bu görüşle birlikte GES projesi hakkında ilgili Bakanlık tarafından ÇED Olumlu kararı da verilmiş oldu. İzmir Tarım ve Orman İl Müdürlüğünün kimi görevlileri bu araziye GES kurulmasının önündeki yasal engelleri işte böyle tane tane temizledi.

‘OLUMSUZ GÖRÜŞ HALKTAN GİZLENMİŞ’

Yani bütün yasal koşullar uygun olmamasına rağmen projenin önündeki engellerin kaldırılmasına itiraz eden, olumsuz rapor veren hiçbir kurum olmadı mı?

Aslında olmuş. Dava açtıktan sonra ulaşabildiğimiz resmi belgeye göre Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İzmir İl Müdürlüğü, GES projesi için yapılan halkın katılımı toplantısı sonrasında, oldukça ayrıntılı bir gerekçe ile “(GES) projesinin çevresel ve sosyal açıdan önemli olumsuz etkileri olabileceği” şeklinde değerlendirerek proje hakkında Bakanlığa olumsuz görüş bildirmiş. Bu olumsuz görüş yazısı her ne hikmetse ÇED kararına esas oluşturan proje dosyasındaki kurum görüşleri içine alınmamış. Yani bu olumsuz görüş halktan gizlenmiş. Dosyada Tarım ve Orman İzmir İl Müdürlüğünün gerçek dışı görüşü var, Çevre ve Şehircilik İzmir İl Müdürlüğünün olumsuz görüşü ise yok!

‘GERÇEK DIŞI RAPOR HAZIRLAYANLAR HAKKINDA SORUŞTURMA AÇILMALI’

Bütün bu olanlar karşısında yöre halkı ve siz bir avukat olarak neler yaptınız?

Neticede bu tür gerçek dışı, gizli saklı işlemler sonucunda proje hakkında ÇED olumlu kararı ve zeytinliğin GES firmasına tahsisi yönünde kararlar verildi. Biz de bu idari işlemlere karşı İzmir İdare Mahkemelerinde dava açtık. Bu davalar halen devam ediyor. Ancak bu esnada geçtiğimiz ayın sonunda ilginç bir gelişme daha yaşandı. Zeytin yetiştiricisi Mustafa Şenbahar tarafından İzmir Tarım ve Orman İl Müdürlüğü adına geçek dışı rapor hazırlayan kamu personeli hakkında Bakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığına yapılan şikayet sonuç verdi. Teftiş Kurulu hazırlamış olduğu değerlendirme raporunu Bakanlığa sundu.

Raporu en kısa şekliyle şöyle yorumlamak mümkün: “Biz müfettişlerimizle ve İzmir Zeytincilik Enstitüsü uzmanlarınca araziyi gidip gördük. Zeytinlikleri tespit ettik. 5830 tane zeytini tek tek saydık, haritalandırdık. Arazinin dikili tarım arazisi olduğunu tespit ettik. Siz nasıl bu arazide tarımsal faaliyet yoktur, zeytin yoktur, arazi marjinal tarım arazisidir diyebildiniz? Düzenlemiş olduğunuz rapor yasalara tamamen aykırı. Zeytinlik hakkında vermiş olduğunuz bu gerçek dışı rapor ve görüş sebebiyle hukuka aykırı bir şekilde ÇED Olumlu kararı verilmesine yol açtınız. Bu yüzden Bakanlık sizi iki kere yazılı olarak uyardı tarım dışı kullanım görüşünüzü değiştirin, arazideki zeytinlikleri koruyacak şekilde yeni görüş oluşturun, yeni görüşünüzü hem GES firmasına hem de ilgili idarelere gönderin, diye. Bu uyarılara kulak asmadınız. Bakanlık emir ve talimatlarına aykırı davrandınız, hiçbir işlem tesis etmediniz. O yüzden derhal marjinal tarım arazisi görüşünüzü iptal edin, zeytinliklerin korunmasına imkan sağlayan yeni görüş oluşturarak hem GES firmasına hem de konu ile ilgili idarelere gönderin”

‘ÇİFTÇİ MUSTAFA’YA TEK BİR KAMU GÖREVLİSİ DAHİ YARDIMCI OLMADI’

Bütün bu olumsuzluklar eşliğinde hukuk mücadelenizde elde ettiğiniz sonuçlar var mı?

Teftiş Kurulu raporunda yer alan bu tespitler ve karar tavsiyeleri 18.09.2023 tarihli Bakanlık oluruyla kabul edildi. Gereğinin yapılması için İzmir Valiliği ve Karaburun Kaymakamlığı yetkili kılındı. İzmir İl Tarım ve Orman Müdürü, 15.09.2023 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Cumhurbaşkanlığı kararı ile görevinden alındı. Gerçek dışı rapor hazırlayan mühendisler, şube müdürü, il müdür yardımcısı ve il müdürü hakkında disiplin soruşturması başladı. Ancak “Hakları devletinin kurumlarınca korunduğuna inanan vatandaş Mustafa da mutlu ve mesut bir şekilde, gönül huzuru ile zeytinliğine geri döndü”, dersek doğruları tam olarak söylememiş oluruz…

Teftiş Kurulu raporu 25 Eylül 2023 günü Karaburun Kaymakamlığı’na ulaşmış olmasına karşın 30 Eylül 2023 Cumartesi günü GES firmasının iş makinaları sözüm ona zemin etüdü yapıyoruz bahanesiyle zeytinliğe daldı ve iki gün boyunca binlerce zeytin ağacını kesti. Bu iki gün boyunca Karaburun Kaymakamlığı, savcılık ve jandarma arasında koşturan, kesime engel olmaya çalışan çiftçi Mustafa’ya tek bir kamu görevlisi dahi yardımcı olup kesimi durdurmadı. 25 Eylül’den beri elinde Teftiş Kurulu raporu olan Karaburun Kaymakamlığı, zeytinliğe gelip de de “siz ne yapıyorsunuz, durun bakalım” demedi, diyemedi. Ta ki pazartesi mesai başlayıp da İzmir Valiliği devreye girinceye kadar. İzmir Valiliği emriyle kesim durdu. Valilik 04.10.2023 günü, yaşanan tüm bu hukuksuzluğun dayanağı olan İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’nün tarım dışı kullanım kararını iptal etti. Ancak bu esnada binlerce zeytin ağacı zarar gördü.

Bu yaşananlar ve ortaya çıkan yeni belgeler üzerine ÇED Olumlu kararının iptalini istediğimiz mahkemeden acilen dava konusu kararın yürütmesinin durdurulmasını (YD) talep ettik. Çünkü bu aşamada mahkeme bir karar vermez ve kesim bu hızla devam ederse geriye bir tek zeytinlik kalmayacaktı. Mahkeme kesimi acilen durdurmalıydı. Çünkü kesime gerekçe olan şey dava konusu yaptığımız ÇED Olumlu kararıydı. ÇED Olumlu Kararının yürütmesi durdurulursa haliyle kesim de duracaktı. Gel gör ki mahkeme bu aşamada yasa dışı kesimin durdurulması için YD kararı vermeyi göze alamadı. Elimize yaklaşık 3 ay sonra geçmesi beklenen bilirkişi raporu verildiğinde, YD durumunun tekrar değerlendirilmesine karar verdi.

Son dönemlerde sizce mahkemeler, yapılan yasa dışı uygulama ve tahribatın önlenmesine yönelik kararı vermekte niçin zorlanıyorlar?

Aslında mahkemenin elinde YD kararı vermesine dayanak oluşturan yasal düzenleme mevcut. Yani mahkemeden yasalarda olmayan, hakkımız olmayan bir şeyi istemiyoruz. Ancak çok uzun bir zamandan bu yana bu ülkenin İdare Mahkemeleri böylesi acil durumlarda YD kararı vermekte oldukça zorlanıyor. Bu sorun sadece İzmir Mahkemelerine özgü değil. İdari yargının YD vermede bu derece ürkek hale gelmesinin 10 yılı aşkın bir mazisi var. O zamandan bu zamanda İdare Mahkemeleri hiçbir şeyi zamanında durdurmadan ve bu sebeple ortaya çıkan hak kayıplarını da pek umursamadan yargılama yapmaya devam ediyor.

Neticede bugün Karaburun’da çiftçi Mustafa’nın başına gelenler, ülkenin dört bir yanında binlerce çiftçinin, yurttaşın başına gelenlerden bağımsız okunamaz, okunmamalıdır. Yerel idarelerle sermayenin kurduğu hukuk dışı ilişki ve bu ilişkiye zamanında ve en çok ihtiyaç duyulan yerde müdahale etmekten çekinen bir yargı sistemi karşısında sıradan bir yurttaşın, haklarını savunmak adına hiçbir şansının olmadığı, halkın hukuki güvenlik hakkından ağır bir şekilde mahrum kaldığı çok açık.

.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir